Yeni Şafak Gazetesi – Haber

Tek başına dünya turu

Genç yaşta hayallerini gerçekleştirmek için dünya turuna çıkan altı Türk gencine ulaştık. Kimi bisikletle kimi yürüyerek kimi de otostopla dünya turuna çıkmış ve aylardır yoldalar. Yanlarına sadece lazım olan eşyalarını alan gençler gezdikleri ülkeleri, yaşadıkları maceraları anlattılar.

Kimi beyaz yakalı bir memur kimi harita teknikeri kimi de televizyoncu. Ama hepsinin hikayesi ortak: İşi gücü bırakıp bir gecede dünyayı gezmeye karar vermişler. Sırtlarında yirmi kiloluk sırt çantalarıyla yollara düşen Gürkan Genç, Hale Sargın, Güneş Akdoğan, Enes Şensoy ve Elif Üzer tam 4 yıldır dünyayı geziyor. Tuğçe Makarnacı ise 2014’den beri yollarda. Bu altı genç arasında birbiriyle yolları kesişen ve tanışanlar da var birbirini tanımayanlar da. Onlara göre en keyifli yolculuk yalnız başına yapılanı. Hepsinin internette blog adresi var. Burada yolculuk hikayelerini yazıyorlar. Zaman zaman yolculuklarıyla ilgili çektikleri videoları paylaşıyorlar. Kalabalıktan, şehir hayatından sıkılıp “yalnızlığın keyfini çıkarmak için” yollara düşen, ölümle zaman zaman burun buruna gelen adını haritada bile bulunmayan köylerde mola veren gençler için bu yolculuktan ‘ölmek var geri dönmek yok.’ Sadece ve sadece bir gün gezmekten canları sıkılırsa geri dönmeyi düşünüyorlar.

ENES ŞENSOY
Rotamı doğal güzellikler belirliyor
“Çocukluğumdan beri dünyayı gezmek istiyordum. Bir gün iş yerimden istifa ettim ve iç sesime kulak verip bisikletime atladım. Nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Sadece kendime günlük 20-30 liralık bir harcama bütçesi çıkardım.” Enes Şensoy 2012’de bisiklete binip yollara düşme hikayesine böyle başlıyor. Orta Asya’yı ve Avrupa’yı gezen Enes Şensoy, “Ülke içi turlarda tarihi ve doğal güzellikleri olan noktalara göre rotamı belirliyorum. İnsan eli değmeyen yerler, ara yollar ve dağ yollarını görünce bu tip zorlu parkurlarda bisiklet sürmekten de büyük zevk alıyorum”diyor.

Beden diliyle anlaşıyoruz

Dünya turuna diye çıkıp iki hafta sonra geri dönenler de var. Ama Şensoy 4 yıldır geri dönmeyi hiç düşünmemiş. Yıllardır yollarda pedal çevirmeye devam ediyor sırtında 20 kiloluk sırt çantasıyla. Enes Şensoy gittiği ülkelerde insanlarla İngilizce iletişim kurduğunu ama bazen bu dilin de yetersiz kaldığını dile getirerek şunları söylüyor: “İngilizceyi çok iyi konuşamasam da muhabbet edecek kadar bana yetiyor. Dilini bilmediğim ülkeye gittiğimde de tüm dünyada geçerli olan beden dilini kullanıyorum. Zorlandığım anlarda not defterimdeki bir sayfaya ihtiyacım olan şeyi çizerek derdimi anlatıyorum. Bir seferinde Fas’ın Atlas Dağları civarında yüksek rakımdan dolayı dudaklarım çatlamıştı. Eczaneye de çatlamış dudaklarımı komik bir şekilde gösterdim. Hem derdimi anlattım hem de ihtiyacım olan dudak kremini aldım.” Şensoy, yolculuğu sırasında yaşadıklarını ise www.canavarkesifte.com internet sayfasında yazıyor ve fotoğraflarını takipçileriyle paylaşıyor.

YANINIZA ALMANIZ GEREKEN ÜÇ ŞEY: KOLİ BANDI, CAM ŞİŞE VE ÇAKI
Yürüyerek gezmeyi planlayanlara Güneş Akdoğan, malzemelerinin kaliteli olması gerektiğini söyleyerek, bu tür yolculuklarda vazgeçilmez üçlünün koli bandı, cam şişe ve çakı olduğunu söylüyor. “Koli bandı çanta ve barınak yapmaktan, acil müdahalelere kadar geniş bir yelpazede kullanılabiliyor. Çakı ile yiyecek temin etmek kolaylaşıyor. Cam şişeyle de hem ateş yakmak hem de su filtre etmek mümkün.” Bisikletle dünya turuna çıkan Enes Şensoy ise farklı bir noktaya değiniyor: “Malzemelerin konforu kadar tasarım ve renkleri de önemli. Dikkaç çekici renklerden uzak durulmalı. Dünya’nın herhangi bir yerinde renk yanlış anlaşıldığında rahatsız edilme olasılığı çok yüksek.”

GÜNEŞ AKDOĞAN
Yürüye yürüye ülke geziyor
“Güneş Akdoğan, askerliğini bitirdikten sonra çocukluk hayali olan dünya turuna biraz da ‘kafa dinlemek’ için çıktığını söylüyor. O kadar acele karar vermiş ki ilk vizesiz gidebileceği ülkelere bakmış ve hemen Sırbistan’a biletini alıp oraya uçmuş. Güneş Akdoğan yürüyerek dünyayı geziyor. 4 yıldır yollarda olan Akdoğan, ilk gezmeye gittiği Sirbistan’ı o kadar sevmiş ki Rudnik Dağı’nın eteklerinde üç ay yaşamış. Plan yapmadan, ülkeleri dolaşan Akdoğan okyanusları bile bu yolculuk sırasında aştığını söylüyor ve şu bilgileri veriyor: “Sırbistan’dan Makedonya’ya kadar beş Balkan ülkesi, Güney Fransa, Cebelitarık, Venezuela’nın yağmur ormanları, Brezilya, Çin ve Avrupa’da birkaç şehir gezdim. Deniz yolu ile Adriyatik, Ege, Akdeniz, Atlantik Okyanusu, Güney Karayip denizini geçtim.” Bu yolculuk öyle her zaman keyifli olmamış elbette. Zaman zaman büyük tehlikeler de yaşadığını söyleyen Akdoğan, “Atlantik Okyanus’unu yelkenli ile geçerken gece balıklara yem olacağım diye çok korktum. Yine dağ yamaçlarından inerken ayaklarımın nasıl titrediğini hala unutamıyorum” diyor.

Haritada adı bile yok
Sirbistan’dan Makedonya’ya kadar yürüyerek tek başına bin kilometre yol alan Akdoğan, yeni yerler keşfettiği bu yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Arnavutluk’ta öyle bir köye denk geldim ki ne haritada adı vardı, ne de köye ulaşan bir yol. Sadece yürüyerek ulaşılan bu köye vardığımda karşılaştığım insanlar yolumu kaybettiğimi düşündü. ‘Burada ne işin var?’ diye soranlara ‘Sizinle sohbet etmeye geldim’ diyerek espriyle karışık cevaplar verdim.”
TUĞÇE MAKARNACI
Bangkok’tan çıktım yola
Tuğçe Makarnacı bir süre memur olarak devlet sektöründe çalışmış sıkılınca da istifa edip yollara düşmüş. Makarnacı yolculuğuna başlama hikayesini şöyle anlatıyor: “Hayatın getirdiği stres, uykusuzluk, gece yarısı uyanıp ertesi gün yapacağım işlerin listesini düşünmek, birbirine saygısızca davranan insanlar, bozulan ilişkiler, çıkarcılık ve en önemlisi de bütün bu çok kızdığım şeylerin bir süre sonra benim karakterimin bir parçası olmaya başladığını farketmem. İşte orada bu hayatın bana uymadığını farkettim. Plan yapmadan ileri tarihli tek yön uçak biletimi aldım, istifa edip yola çıktım.” Makarnacı, yolculuğuna 2014 yılında sırt çantalıların başlangıç yeri olarak bilinen Bangkok’da başlamış. Asya ve Avrupa kıtalarını gezen Makarnacı, günlük 30 lira bütçeyle aylarını geçirmiş. Makarnacı gezileri esnasında rafting, dalış, yamaç paraşütü gibi aktivitelere katılarak seyahatine heyecan ve renk katmış. katmış.

En çok etkilediğim ülke “Hindistan”
Makarnacı’nın geziler esnasında en çok etkilendiği ve bir o kadar da zorlandığı ülke Hindistan olmuş. Hindistan’ı kültürü ve insanları ile bambaşka bir gezegen olarak tanımlayan Makarnacı, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Hindistan öyle bir yerki, sabah sizi hüngür hüngür ağlatıp ülkeyi terketme noktasına getirebilirken akşama da Dünya’nın en mutlu insanı yapabiliyor. Orayı benim için özel kılan noktalardan birisi, eski çiçek çocuklar ve günümüzün modern çiçek çocuklarıyla birlikte sürdürdüğümüz ortak hayattı İnsanların pozitif enerjiyle dolu olması, konuşulan konuların çoğunlukla müzik, şiir, resim, dans gibi güzel sanatlar konuları olması beni Hindistan’a bağladı.”

HALE SARGIN
Yolculuk sırasında üç dil öğrendim
“Güney Amerika’da otostop çekerek başladığı yolculuğuna 500 gün sonra Şili’nin başkenti Santiago’da devam eden Hale Sargın, Dünya’da neler olup bittiğini merak ettiği için 2012 yılında istifa ederek yola çıkmış. Daha sonra Avrupa Gönüllülük Projesi ile İtalya’ya giden Sargın, bir yıl boyunca farklı bir ülkede yaşamanın zor olmadığını gördükten sonra Latin Amerika ülkelerini gezme hayali kurmaya başlamış ve Brezilya’ya tek yön bilet alarak yolculuğuna devam etmiş. Yola çıktığında ingilizce bilmediğini söyleyen Sargın, “Beni yola çıkmaya iten sebeplerden biri de aslında dil öğrenme isteğiydi. İtalya’da bulunduğum sırada İtalyanca öğrendim. Güney Amerika’ya geçince yollarda tanıştığım kişilerle konuşa konuşa İngilizcemi geliştirdim. Şili’ye ayak bastığımda da İspanyolca öğrenmeye başladım” diyerek yolculuğuna dair en çok gurur duyduğu şeyin üç farklı dil öğrenmek olduğunu ifade ediyor.

Dünya’daki sorunlara sessiz kalamadım
Hale Sargın, Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı, Koruncuk ve Buğday Derneği projeleri için yardımseverlik koşusuna da katılmış. “Yolda olmak sadece Dünya’nın güzelliklerini görmek değil, aynı zamanda benim için sorunlarla yüzleşmekti. Gördüğüm sorunlara karşı sessiz kalamazdım. Yolculuğum sırasında ‘Adım Adım’ hareketi ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneklerinin projelerine destek verdim. ‘Adım Adım’ ile Güney Amerika’da bağış kampanyaları organize ettim. 2015’te Arjantin ve Şili’de gerçekleştirilen yarışlara katılarak Buğday Derneği için bağış topladım” diyen Sargın, dünyada yaşanan sorunlara maddi ve manevi desteklemeye devam edeceğini söylüyor.

ELİF ÜZER
Hayata karşı bakış açım değişti
Kaçkar Dağlarına arkadaşlarıyla gezmeye giden Elif Üzer, bir süre dağcılık yaptığını anlatıyor. Dünyayı gezmeye ise Amerika Kıtası’ndan başlamış. Bir gece uçak biletini tek yön alıp, çantasını da hazırladıktan sonra ABD’ye giden Elif Üzer, Amerika’nın Florida, Alabama, Missisippi, Texas eyaletlerini gezdikten sonra Meksika, Kuba, Belize, Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua, Costa Rica, Panama, Kolombiya, Venezuela ve Ekvator bölgelerini bisikletiyle dolaştığını anlatıyor. Yolculuğuna ilk başladığında tıka basa çantasını doldurduğunu söyleyen Üzer, “Yola çıktıktan sonra çantamda gereksiz olanları teker teker attım. Zamanla neyin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu anladım. Geziler benim hayata karşı bakış açımı da etkiledi” diyor.

Hastanede yalnızlıktan ağladım
Yolculuk esnasında kimi zaman yabani hayvanlar yol keserken kimi zaman da o ülkenin bulaşıcı virüsünü kapmamak imkansız gibi bir şey. Üzer’de 2014 yılının Kasım ayında Nikaragua gezisinde sivrisinekle bulaşan Dengue ve Chinkungunya virüsünü almış. Dengue yüksek ateşle organ iflası ve iç kanamaya yol açarken, Chinkungunya virüsü ise eklem sorunlarına yol açıyor. “Hastanede yatarken ilk kez yalnızlıktan ağladım. Kendimi o an çok güçsüz hissettim. Türkiye’ye ailemin yanına dönmek istedim ama kendime geldikten sonra gezi merakı tekrar rotama dönmemi sağladı” diyen Üzer, yolculuğu esnasında yaşadığı rahatsızlığın onu güçsüz bıraktığını söylüyor.

GÜRKAN GENÇ
-57 derecede pedal çevirdim
Bisikletle devri alem yapanlardan biri de olumsuz koşullara rağmen pes etmeden yol alan Gürkan Genç. 47 ülkeyi bisikletiyle gezerek 52 bin 500 kilometre pedal çeviren Genç, yaptığı kilometreyi kaydedip Guinness Rekorlar kitabına girmeye çalışıyor. “Türkiye’nin kuzey sahili, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Çin, Moğolistan ve Güney Kore rotasını takip ederek Japonya’ya vardım. 2013 yılının ocak ayında Moskova ve St.Petersburg arasında -57 derecede bisiklet kullandım. Şubat ayında ise Finlandiya’da -38 derecede Kutup dairesini geçip yoluma devam ettim. 2014 yılının yaz ayı geldiğinde Cezayir Sahra Çölü’nde 61 derecede, 2015 yılının yaz ayında ise Katar, Birleşik Arap Emirliği ve Oman’da 55 derecenin üstünde Arap Çölü’nde pedal çevirdim” diyen Genç, mevsim koşullarının yolculuğuna engel olmadığını dile getiriyor.

Üç ülkede tek kuruş harcamadım
Bisikletle umre yaparak bir ilke imza atan Gürkan Genç, “Katar’a gitmeden önce Suudi Arabistan’a uğradım. Hac yapmak istedim ama kabul etmediler. Ben de umre yaptım. Bisikletimle Kabe’nin etrafını tavaf ettim. Şu an Suudi Arabistan’daki bütün prensleri tanıyorum. Hepsinin telefonları bende kayıtlı. Evlerinde, çadırlarında kaldım, beni misafir ettiler. Uçakla veya arabayla oraya gitseydim böyle bir şey yaşayamazdım. Cezayir’de, Suud’da, Filistin’de tek kuruş para harcamadım” diyor.

Category: Medya
Tags: Medya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Bunlarda İlginizi Çekebilir