Pedal izi bırakırken, iz bıraktığım topraklarda yaşayan Canlar’a da dokunmayı severim. Değerli Oruç Aruoba’nın dediği gibi ”Önemli olan varmak değil, yolda olmaktır.” benim için.
Bir Can gördüm mü durur konuşurum, durur okşarım, durur koklarım, durur öperim. Durmayı değil koşmayı, önüne arkana bakmadan, yanındakini tanımadan/anlamadan, biraraya gelip paylaşmadan hedefe varmayı dikte eden sistemin içinden sıyrılıp bu dünyanın güzellikleriyle buluşmaktır benim için o durmalar…
11. Gökova bisiklet turunun 4. günü Muğla Bodrum Mazı Köyü yakınlarındaki Çocuk Mezarlığı mahallesinden geçerken rastladım bu kız çocuklarına. Ayaklarında terlikleriyle yol kenarında durmuşlar ve üzerinde yağmurlukları ile arada yağan yağmurdan korunmaya çalışarak önlerinden geçen biz bisikletlileri seyrediyorlardı meraklı gözlerle.
İçlerinden 4’ü kız kardeş, Mardin’den göçmüşler, diğer ikisi de Denizli’den. En küçükleri 2 yaşındaki Cennet. Küçücük yaşlarında öğrenmişler göç kelimesini. Suratlarında utangaç bir gülümseme… Durup sohbet etmeye başladığımızda uzattığımız çereze uzanırken elleri anlattım bisikletimle şehirler, ülkeler aşarak nasıl bir göçebe hayatı yaşadığımı. Büyüklerin duyduklarında suratlarında beliren şaşkınlık ifadesinin tersine ”Ben de çok isterdim Mardin’den buraya bisikletle göç etmeyi” dedi içlerinden biri.
Mutlu son! Bir Can’ın hayallerine girdi bisiklet…