Bu yazımda sizlere Güney Amerika’nın en büyük gölü Titicaca’nın Bolivya tarafındaki adalarından biri olan Isla del Sol yani Güneş Adası’nda bisikletle yaptığım akılalmaz yol hikayesini anlatacağım.
Bolivya’nın güneyinden giriş yapıp, kuzeyine doğru pedalladığım 2 ayın sonunda Peru’ya giriş yapmadan önce Bolivya’da ziyaret edeceğim son yerlerden biri Titicaca Gölü kenarındaki Copacabana şehri, diğeri ise Titicaca Gölü’nde bulunan Isla del Sol yani Güneş Adası.
La Paz’dan birlikte pedallamaya başladığım Avustralyalı bisikletli gezginler Tom ve Ben ile Güney Amerika’nın en büyük gölü ve Dünya’nın en yüksekte bulunan gölü Titicaca manzarasında pedallıyoruz, kamp kuruyoruz.
Copacabana’ya vardığımızda Tom, internetten okuduğu kadarı ile Isla del Sol adasının kuzeyi ile güneyi arasında bir yürüyüş yolu olduğunu ve bu yolu bisikletle geçebileceğimizi söylüyor, Adada bisiklet keyfi! Fikir ilk aşamada kulağıma hoş geliyor.
“Ammmmaaa” diyor sonra Tom, “Bu yol biraz zormuş.” Bunu söyleyen Tom, 1.97 boyunda, güçlü kuvvetli delikanlı, bense 1.52 boyunda neredeyse bisikletim kadar ağırlığı olan bir kadın. “Ne kadar zormuş?” diye soruyorum. “Taşlı yollar, yokuşlar varmış, bazı yerlerde bisikleti elimizde ittirerek sürmemiz gerekecekmiş.” “Bisiklet yolculuğumda taşlı yollardan çok geçtim, yokuşları da yavaşta olsa tırmandım, bisikleti ittirmek mi, onu da yaptım” diye içimden geçiriyorum. O an üçümüzde Güneş Adası’nı bisikletlerle keşfetme kararını veriyoruz, başımıza geleceklerden bir haber.
Copacabana sahilinden kalkan ve Isla del Sol’e giden teknelerden birine tek yön bilet fiyatı olan 25 Bolivyano ödüyoruz. Bisikletler için ekstra bir ücret ödemiyor olmak harika!
Bisikletlerimizi ve tüm çantalarımızı tekneye yüklüyoruz. Yaklaşık 2.5 saat süren keyifli bir tekne yolculuğundan sonra adanın kuzey limanına varıyoruz.
Burada 2 seçenek var, dilerseniz adanın güneyinde tekneden inebilirsiniz isterseniz kuzeyinde. Bizim planımız kuzeyinde inip güneyine doğru bisikletle yol alıp, Copacabana’ya dönüş için tekneye adanın güney kısmından binmek.
Adanın kuzey tarafında bulunan Challapampa köyüne adımımızı atar atmaz, önümüzü biri kesiyor ve adaya ayak basma parası istiyor, elinde bilet koçanı. 10 Bolivyanos.
Bolivyalılar turistten sürekli para koparmaya bayılıyor. Bu adada bulunduğumuz sürece ödeyeceğimiz diğer ayak basma ücretlerinin ilki oluyor.
Sonrasında kuzeyden güneye doğru ilerlerken yürüyüş yolunda 15 BL, güneyine ulaştığımızda da 10 BL ödüyoruz ayrıca.
Challapampa’nın kumsalına çadırlarımızı kuruyoruz. Adada ne kadar hayvan varsa çevremizde, domuz, kuzu, tavuk, inek…
Köyün sahili adeta bir çiftlik gibi. Bizim dışımızda da sahile çadır kurmuş başka turistler de var.
Bir İnka efsanesine göre Dünya’yı yaratan ve Titicaca sularında yaşayan sakallı tanrı Viracocha, güneşi bu adada yaratmış. Güneş gözden kaybolmaya başladığında adaya buz gibi bir hava hakim olmaya başlıyor, Titicaca’nin dalgalarının arasına Viracocha’nın en güzel hikayeleri gizlenmiş, her dalgada hikayeler çadırlarımızdan içeri giriyor bizi güzel bir uykuya gönderiyor.
Sabah harika bir manzaraya gözlerimi açıyorum. Adanın balıkçıları balık tutmaktan dönüyorlar, kadınlı erkekli… En meşhur balığı trucha yani gölün alabalığı. Bolivya’da sokak yemeklerinin başında yer alıyor kızartılmış trucha balığı.
Biz kahvaltı ederken köyün domuzları da bizim çadırların çevresinde.
Ada’nın kuzeyinden güneyine uzanan yol 10 km uzunluğunda. Güney limanından saat 16.00 da kalkan teknelerle Copacabana’ya döneceğimiz için kahvaltıdan sonra yola koyuluyoruz.
Yol ufak bir yokuşla başlıyor, bisikletler elimizde ittirmeye başlıyoruz.
Denizden yüksekliği 3900 mtlerde olan bu adada soluk soluğa bisikletleri ittirirken aynı zamanda manzara da nefes kesiyor.
10 kmlik yolun yaklaşık 2 kmlik kısmı bisiklet sürmeye elverişli, geri kalan kısmında bisikletleri yokuş yukarı ittirerek, merdivenlerden çıkararak ve indirerek 6 saatte adanın güneyine varabiliyoruz.
Adadaki 6 saatlik bu macera, 8 aylık bisiklet yolculuğumdaki en zor anlar olarak tarihe geçiyor 40 kiloluk bisikletim Feliz’i ittirmekten, kaldırmaktan dolayı…
Arada yanımdan geçenler halime acıyarak bir el atıyorlar.
Alman bir çift, yolun son aşamasında yüksek merdivenlerden bisikletimi kan ter içinde indirmeye çalışırken yardımıma yetişiyorlar.
Yolun sonuna gelip tekneleri gördüğümde yaşadığım mutluluğu size tarif edemem.
Bir daha mı adaya bisikletle gitmek, asla!