Bisikletle yolculuğumda 1 ayı geride bırakırken eski alışkanlıklarımı da kolayca geride bıraktığım söylenemez. Otostop yıllardır hem Türkiye’de, hem Avrupa’da hem de Güney Amerika’da bir numaralı ulaşım yöntemimdi. Otostopta harika insanlarla tanıştım, harika yerlere ulaştım, harika hikayeler duydum, hikayelerimi anlattım, satın alamayacağım araçların camlarından etrafı seyreyledim, çocuk koltuğunda 5 saat yolculuk yaptım, otostop çeken her kadının “o yolun yolcusu” olmadığını anlattım, yeri geldi otostop çektiğim aracın sürücüsü oldum, yeri geldi şoförle birlikte hıçkırarak ağladım, şoförün gitarını eline alıp kamyon içinde bana verdiği mini konseri ise hayatım boyunca unutamayacaklarım listesine ekledim.
Türkiye hakkında en ufak bir bilgiye bile sahip olmayan bir çok sürücüyü Türkiye aşığı yaptım. Bugün İspanyolca’yı rahatça konuşabiliyorsam gideceğim yere ulaşıncaya kadar saatlerce sürücülerle birebir konuşmaya çalıştığım içindir.
Kitaplarda bulamayacağım bilgi o otostop çektiğim araçların içinden çıktı. Uyuklamaya başladığım zaman müziğin sesini kısan, acıkmışsındır diyip kamyonunu kenara çekip yumurta kıran, eşinin yaptığı kuru ekmeği benimle bölüşen Mardinli Muhammed Ali belkide ismimi bile hatırlamıyordur şimdi ama o ve diğer tanıştığım kişilerin hepsi bana bu hayatta insanlık ölmediyi çok güzel öğrettiler.
Arabanızla seyahat ederken sağda size sağ başparmağını kaldırmış biri görürseniz durup ona kapınızı açmayı ihmal etmeyin. İnsanlık henüz ölmedi!