Yolda ne zaman mola vermek istesem soluğu hemen ya bir tarlada yada bağda bahçede alırım. Toprağa dokunmak dinlenmektir benim için ve dinlemektir hem kendimi ve hem Doğa Ana’yı.
Hornopiren, tipik bir Güney Şili kasabası. Bugünlerde 1 günde 4 mevsim var buralarda. Sabahları yağmur sesi ile uyanıp, sisli dağlara günaydın dersiniz, kahvaltı ederken baharın gelişini selamlarsınız, öğlen molası verdiğinizde ise adeta yaz gelmiştir kasabaya, gece ise sobanın başından ayrılamaz ve sonrasında kat kat yorganlar altında uykuya dalarsınız.
Ve çalışkandır insanları, diğer kasabalı- köylü insanlar gibi, hem de güçlü kuvvetli. 2 kg patatesi ojeli tırnaklarımız kırılmasın diye zar zor taşırken, köylü 2 çuval patatesi yüklenir sırtına, adeta pamuk çuvalıymışcasına.
Anamı babamı sorar, yolda ne yiyip ne içiyorum diye sorar. Onun için geldiğim ülke çok uzaktır sadece. “Elma yetişiyor mu sizin orda?” diye sorar. Önemli değildir hangi dine inandığım, hangi okulu bitirdiğim, hangi şirketlerde kariyer yaptığım ve cebimdeki para. Aynı topraklara ayak basıyorsak eğer aynıyızdır onun için. Aynı bu yeryüzüne ayak basan herkes gibi, aynı!
Her geçen gün topraktan ekmeğini hakkıyla çıkaran insana olan saygım giderek artıyor. Hiç bir okulda bana öğretilmeyenleri öğrettikleri için, birbirimizden farkımız yoku mütevazi bir şekilde gösterdikleri için, Doğa Ana’ya her gün şükranla dokundukları için, sebzesine zarar veren karıncayı öldürmeye kıyamayıp “Bu da onun nasibi” diyen benim canım köy insanım. Hepimizin senden öğreneceği çok şey var!