Güney Amerika’da bisiklet ile yol almak demek…
Hep kelle koltukta gitmektir, yanından hızla geçen kamyonların rüzgarında savrulmaktır, yollara atılmış çöpleri görmeye alışmak demektir, o tümsekten kaçarken bir çukura girmek demektir, hayatında ilk defa bisikletli gezgin görmüş okul çocuklarının tezahüratları sayesinde kendini süper star gibi hissetmek demektir, azla yetinmek demektir, çoğu bulunca şaşırmak demektir.
Bir köylünün sana ikram ettiği mate çayı ile içinin ısınması demektir. Bisikletin için gerekli malzemeleri bulamayacağını bilerek yol almak demektir. Senin gibi bir bisikletli gezginle yolda karşılaşınca durup sohbet etmek demektir. 3.5 atarak pedalladığın yollar demektir, aklının hep bir ucunda “Ulan umarım bisikletin kilidini kırıp da bisikleti çalmazlar” korkusu ile yaşamak demektir, 10 TL’ye tıka basa doyabilmek demektir, şehirlerde önüne çıkan merdivenlerde bisikleti sırtlanıp merdivenleri çıkmak demektir, halini hatrını soran, nerden gelip nereye gittiğini merak eden, ananı babanı özlemedin mi diye soran insanlarla iki lafın belini kırmak demektir. 5000 km pedallamış olmana rağmen hala aynı ülkenin sınırları içinde olmak demektir. Köpeklerin peşinden havlayarak koştururken sen en son gücünle pedallara basman demektir.
Evlerin/bakkalların içinden dışarıya taşan regaton, bacatha gibi müziklerle selenin üstünde kalçayı sallamak demektir. İçtiğin biranın son damlasını Pachamama (Doğa ana) için toprağa dökmektir, vejetaryen diye verilen yemeklerin içinden et ayıklamak demektir. Lamalarla fotoğraf çekilmek demektir, genel tuvaletlerde tuvalet kağıdı, klozet kapağı ve su buluyor olmanın lüks olması demektir. Bir ülkeden diğer ülkeye geçerken sınırda pasaportuna giriş damgası bastırmak demektir, köylerde/kasabalarda karşılaştığın insanlara Türkiye diye bir ülke olduğunu, dünyanın neresinde bulunduğunu anlatmaya çalışmak demektir. ”Bu bisiklet kaç para?” sorusuna cevap aramaktır.
Avrupa’da bisiklet ile yol almak demek…
Bisiklet yollarında ilerlemek demektir, bir bisiklet yolundan girip diğer bisiklet yolundan çıkmak demektir, arabaların yanından geçerken yavaşlayacağını bilerek gitmektir, bisiklet işaretinin olduğu trafik lambalarının kırmızıdan yeşile dönmesini beklemek demektir. O heybetli kamyonun frenlerine basıp durarak sana yol vermesi demektir, “Acaba bisiklet kurallarını ihlal mi ediyorum” diye ufaktan stres yapmak demektir.
Bisikletini kilitlemeye gerek duymadan markete girebilmek demektir, sağından solundan vızır vızır bisikletli insanların geçmesi demektir, ”acaba buraya çadır kurmak yasak mı?” diye şüpheyle kamp yapmak demektir, bisikletler için yapılmış asansörleri kullanarak katlara çıkabilmek demektir, 1000 km pedalladığında geride 5 ülkeyi bırakmış olmak demektir. Marketlerde vegan reyonlarının önünde ürünlerin çokluğundan hangisini seçeceğine karar verememektir. Köpekleriyle frizbi oynayan insanlarla karşılaşmak demektir. Kalelerin, sarayların önünde fotoğraf çekilmek demektir.
Etrafta hiç çöpçü görmemene rağmen her yerin tertemiz olması demektir, tuvalet kağıdı taşımaya gerek duymamak demektir. Köşe başı kebapçı görmek ve kebapçıların Türk olması demektir, tarhana ve sarı mercimek bulabilmek demektir. Türk ile karşılaşmaya şaşırmamak demektir, trende/metroda yolculuk yaparken bisikletini bisikletler için ayrılmış özel bölümlerde taşımak demektir. Yolda üzerinde ceylan resmi olan tabelalar görmek demektir. İnsanların sana tatlılıkla gülümsemesi demektir ama kalplerini korkusuzca açamaması demektir.
”Hangisinde daha çok pedallamak istersin Avrupa’da mı yoksa Güney Amerika’da mı?’‘ diye sormak demek ”En çok anneni mi yoksa babanı mı seviyorsun?” diye bir çocuğa sormak demektir.
Yorum yapılmamış
Hale Hanım Merhaba
Sizi ve yazılarınızı hayret ve merakla izliyorum.Sizi tebrik etmek ve yaptığınız seyahatleri bir erkek olarak cesaret edip yapamacagımı belirtmek isterim.Allah a emanet olun yolunuz gönlünüz acık olsun.
Halecim supersin. Insanin ulkelerarasinda yolculuk yapmasinin kisiligini ne kadar gelistirip kendisini ne kadar bilgelestirdigine en guzel orneksin. Tekerine tas degmesin, yolun acik olsun