Bolivya, Güney Amerika’nın denize kıyısı olmayan 2 fakir ülkesinden biri olmasına rağmen gezilip görülecek yerler konusunda bereketli. Bolivya’dayken uzak durmanız gereken 3 beyazı sizinle paylaşmak istiyorum.
1- TUZ
Bolivya’da bulunan Uyuni Tuz Gölü, Dünya’nın en geniş tuz gölü.Tahmini tuz kapasitesi 10 milyar ton civarında. Eh bunca tuzun ülke ekonomisine katkısı oldukça fazla tabiki.
Ayrıca bu bölge turizmde de Bolivya’nin gözbebeklerinden biri. Özellikle yağışlı mevsimde turistlerin akın ettiği Uyuni, adeta dev bir aynaya dönüşüyor. Yansımalar gökyüzünü, ayaklarınızın altına seriyor.
Peki ya Uyuni Tuz Gölü’ne benim gibi yağış sezonu dışında giderseniz? Öncelikle tuz gölüne giriş yapmadan önce güneş gözlüklerinizi gözünüze geçirin, aksi takdirde ayaklarınızın altında kmlerce uzanan bu beyaza bakmaktan bir süre sonra gözlerinizde problem yaşayabilirsiniz.
Sizden daha büyük bir nesnenin önüne çıkıp dev, sizden daha küçük bir nesnenin biraz arkasına geçerek cüceymiş gibi müthiş göz yanılmaları yaratabilirsiniz fotoğraflarda.
Bal peteklerini andıran şekilde yüzeyde kurumuş tuzların üstünde pedallarken yada yürürken adeta yer yarılıp içine girecekmişsiniz gibi çıtırtılar duymanız mümkün. Her mevsim bambaşka bir lezzet veren Uyuni Tuz Gölü’nde gün doğumları ve gün batımlarının izlemenin tadı ise bambaşka.
Buraya kadar iyi hoşta, gelelim bu beyaz altın diye tabir edilen tuzun zararlarına! İnanın ki zararı yararından fazla.
O üzerinde yürürken çatır çatır sesler çıkartan tuz, damarlarda dolaşan sıvı miktarının artmasına, kan basıncının yükselmesine (hipertansiyon), kalp ve böbrek hastalıkları ile felç riskinin artmasına neden oluyormuş.
Ayrıca buradan “Kuş kadar yiyorum yine de kilo alıyorum” diyenlere seslenmek istiyorum: “Tuz ile ilişkinizi gözden geçirmeye ne dersiniz?” Çünkü tuz kilo alımını da hızlandırıyormuş. Ayrıca çağın illeti kanser riskini de arttırdığı ortaya çıkmış.
Bu zararları sizinle paylaşmak benden, geri kalanlarını araştırmak sizden olsun. Bundan sonra tuzu yemeklerin üzerine “Allah ne verdiyse” diye serperken aklınızın bir ucunda bulunsun hani bunlarda 😉
2 – ALPAKA
Bolivya, Peru ve Ekvator’un And Dağları’nın yüksek kısımlarında yaşayan, bu kıtanın minik develeri diyebileceğimiz bu şirin alpakaların tüyleri pek değerli. Alpaka yünü ile örülmüş kazaklar, çoraplar, bereler Bolivya’nın soğukları için birebir.
Adeta hangi hayvanı bulsa midelerine indiren Bolivyalılar, bu şirin alpakacıklarında gözünün yaşına bakmıyorlar. Siz siz olun Bolivyalılar’a uymayın, et tüketiminden uzak durun! Şimdi burada et tüketiminin bedene ve Dünya’ya zararlarını yazmaya başlarsam yazının sonu gelmez. Belki gözlerinizle görmek isterseniz diye Dünya’daki et üretimi ve tüketimi üzerine çekilmiş, sevdiğim belgesellerden biri olan Gıda A.Ş isimli belgeseli sizinle paylaşmak istiyorum. Boş zamanınızda brokoli yerken izleyiniz 😉
(Bu konu ile ilgili başka belgesel önerileriniz varsa, herkesin görebilmesi için yazının altındaki yorum kısmına önerilerinizi yazarsanız çok sevinirim. )
Tekrar alpakalara dönecek olursak, her ne kadar şirin mi şirin olsalarda bu hayvanların tersine gitmeye gelmez, ısırıverirler. O yüzden ısırmaları ile ün salmış bu hayvandan uzak durmakta fayda var.
3- Kokain
Bolivya, koka yaprağı üretiminde Dünya’nın sayılı ülkelerinden biri. Faydaları çok; yükseklik hastalığına çare, susuzluğu ve açlığı kesiyor. Bolivyalılar’a “Midem ağrıyor” de “Koka çayı iç” derler, “Başım ağrıyor” de “Koka yaprağı çiğne” derler.
Fakaaaat bunca faydasının yanında koka yaprağının işlenmesi ile kokain denilen uyuşturu elde ediliyor. Yani şu filmlerde gördüğünüz burundan çekilen beyaz madde 🙂 Al Pacino’yu Al Pacino yapan Scarface (Yaralı Yüz) filmini bilirsiniz. Filmde kokain ticareti trafiğinin bir kolu da Bolivya’dadır. Benim de Bolivya’da ziyaret ettiğim şehirlerden biri olan Cochabamba’da bir villada geçen sahneler, Bolivya gerçeğini yansıtıyor mu diye sorarsanız size minik bir Bolivya hikayesi anlatmak isterim.
Bolivya’nin başkenti La Paz’dayım. Bir süre önce tanıştığım gezginlerle beraber akşam dışarı çıkıyoruz. Yerel barlardan birinde Bolivya müzikleri kulağımıza çalınırken, bir yandan da sohbet ettiğimiz sırada içimizden biri internetteki gezi bloglarından birinde La Paz’da bir kokain bar/club olduğuna dair bir yazı okuduğunu söylüyor. “Nasıl yani, cidden mi?” , “Nasıl olur? “ soruları henüz havada uçuşurken, birden “Neden gitmiyoruz o zaman?” diye herkes bir heyecanlanıyor. Hollanda Amsterdam’daki Coffeeshop’lara gidip, legal bir şekilde marihuana tüttürmeye benzemiyor, çünkü Bolivya’da kokain illegal, kullanımı yasak. İnternet sitesinde yazdığına göre, “La Paz’da turistler tarafından sıkça ziyaret edilen yerlerden biri olduğunu” söylüyor arkadaş. Uyuşturucu kullandığımdan değil, ortamı merak ettiğimden takılıyorum peşlerine.
Mekanın adı Route 36 (Mekanın adını afişe etmiş olmuyorum, internetten kolayca ulaşılabiliyor) Kapıdaki güvenlik görevlilerinin arasından sıyrılıp içeri giriyoruz. Geniş bir diskoyu andırıyor. Disko topunun altında, turist olduğu her halinden belli sarışın oğlanların ve kızların yanından geçerek 8 kişinin rahatça sığacağı koltuklara oturuyoruz. Mekan tıka basa dolu olmasa da oldukça insan var içeride. Meraklı teyzeler gibi etrafı izlemeye başlıyorum 🙂 Merakıma nasıl engel olabilirim ki! Hayatımda ilk defa garsonların kokain servis ettiği bir mekandayım. 5 dakika sonra garson bayan yanımıza gelip, içki siparişlerimizi alıyor. Kısa bir süre sonra içkilerle geri döndükten sonra, sıra geliyor kokain siparişine. İyi kaliteli olanın gramının 150 Bolivyanos (68 TL civarında), orta kaliteli olanın ise gramının 100 Bolivyanos (46 TL civarında) olduğunu söylüyor. Aynı filmlerdeki gibi gözümün önünde akıp gitmekte olan bu sahneyi izliyorum. Sağlığıma bunca dikkat etmeye çalışırken, denemek pahasına bile olsa uyuşturucu kullanımına karşıyım. Yanımdakilerin yaş ortalamasının 24 olduğunu düşünürsek hepsi için uyuşturucu ne yazık ki büyük merak. “Peki uyuşturucuya karşısın madem, ne diye gittin oraya?” diye soracak olursanız, insan 34 yaşına gelince de daha önce görmediği her yeri görme merakı oluyor 🙂
Bir süre sonra etine dolgun garson bayan elinde kokain tabakları ile geri dönüyor. Tabaklar masaya konuyor, kredi kartları cüzdanlardan çıkartılıyor- ödeme yapmak için değil, kokaini sıralar haline getirip burundan çekmek için-. Yüksek müzikte birbirini duymak için ağıza yapıştırılan kulaklar, kokain dolu tabaklara yapışan burunlar, kredi kartlari ile tabağın içindeki kokaini tek sıra haline getirmeye çalışan parmaklar ve müzikten şişen başımla 1 saat kadar ortamı izliyorum. Hani o filmlerde gördüğümüz uyuşturucunun etkisiyle kendinden geçen kızlar, silah çeken adamlar, “Ben tanrıyım ulan” diye ortalarda dolaşan veletler yok tabi etrafta. Kimisi dans ediyor, kimisi sohbet.
Bir süre sonra sıkılıyorum, Bolivya’da kapalı ortamlarda sigara içme yasağı ise hak getire. Sigara dumanından ortalık ortalığı görmemeye başlayınca, kapıda bekleyen güvenlik görevlilerinin arasından sıyrılıp ortamdan ayrılıyorum.
Ülke yöneticilerinin de kokain trafiğine dahil olduğu söylentilerinin etrafta dolaştığı bu ülkede, bir kokain hikayesi de genç kadının konakladığı eve gidip, pijamalarını giyip uyuması ile son buluyor.
Kapitalist sistemin yeteri kadar uyuşturduğu beyinlerimizi bir de kokainle uyuşturmaktansa uzak durmakta fayda var 😉
Yorum yapılmamış
Earthlings
Tesekkurler, bu belgeselde ayri etkileyici!
Gerçekten çok ilginç. Çok Teşekkürler.
Rica ederim 😉
Sn Hale Sargın,
Öyle bir akıcı yazmışsınız ki her şey gözümde canlandı ( Ahh birde fotoğrafını çekseydiniz oranın tadından yenmezdi) Ben uzun yazı görünce pek okuma taraftarı değilim, sevmiyorum. Ama bir hışımla okudum =)
Küba’ya gidecek misiniz ? Merakla bekliyorum cevabınızı. Bizlere Cesaret verdiğiniz içinde ayrıca çok teşekkür ederim.
Cok begendin
Mükemmel bir akıcılık var devamını arıyor gözlerim ama bitmiş 🙂 hatırat şeklinde biyografi karışımı bir seyahatname yazın teşbihler ve anlatım çok nice :))) bu arada bir kamu spotu ‘çok merak iyi değildir’ 🙂
Teşekkürler 😉