Bisiklet ile yol almaya başladığımda lastiğimin patlaması fikri korkulu rüya gibiydi benim için ? Yedek iç lastik, alet edavat herşey var ama nasıl değiştirileceğini bilmedikten sonra bunların pekte bir anlamı olmuyor. Bir süre birlikte pedalladığım arkadaşlarım “Biz sana ögretiriz yolda herseyi” deyince gönül rahatlığı ile çıktım yola.
Yola çıktığımın 3. günü sabahı uyanıp bisikletimi hazırlamaya başladığımda bir de ne göreyim ? Benim bisikletin arka lastiği patlamış.
Çıkardım yedek lastiğimi ve tamir aletlerimi çantamdan. “Haydi bakalım öğretin bana nasıl lastik değiştiriliyormuş” diyerek ben ve arkadaşlarım sıvadık kolları, hep birlikte oturduk bisikletimin başına. Yol kenarlarında parçalanmış kamyon lastiklerinin içindeki incecik tellerden biri saplanmış. 15 dakika sürdü sürmedi, patlamış lastiği yenisi ile değiştirdik.
İnsan bilmediğinden/bilgisizliğinden dolayı korkarmış ya, lastiğim patlaması korkulu rüyam olmaktan çıktı gitti.
İşte tam olarak lastiğimin patladığı gün “Korkular” üzerine düşünüp taşınırken harika bir hikaye ile karşılaştım sizlerin de duymasını çok istediğim:
“Korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare varmış. Büyücünün biri fareye acımış ve onu bir kediye dönüştürmüş. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlamış.Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürmüş. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlamış. Büyücü bakmış ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürmüş. Ve demiş ki,”Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”
Ne kadar harika bir hikaye!
Ve yazar Shakespeare ise hepimizin gözünü açmaya çalışmış zamanında şu cümleleri ile;
“İnsanların çoğu…
Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için…”