Bolivya And Dağları’nın bol uçurumlu yamaçlarından Amazonlar’a uzanan bir bisiklet hikayesi başlıyor. Bu yazıyı okurken yükseklikten dolayı nefesiniz kesilebilir, uçurumlardan dolayı başınız dönebilir, üzerinize şelaleler dökülebilir, ayaklarınız çamura bulanabilir, karşınıza koca bir kamyon çıkabilir, fren sıkmaktan elleriniz uyuşabilir. Yazının içine dalmadan baştan belirteyim; her yıl 250-300 kişi bu yolda hayatını kaybediyor!
Derin bir nefes alın, %90’ı yokuş aşağı olan, yaklaşık 67 km’lik Bolivya Ölüm Yolu’nda pedallamaya başlıyoruz!
Bisikletim Feliz’i, Dünya’nın en tehlikeli yollarından biri olan Camino del Muerte’ye (Ölüm Yolu) sokmaya kıyamıyorum. O’nu Bolivya’nın başkenti La Paz’da bulunan Casa del Ciclista’ ya (Bisiklet Evi) bırakarak, La Paz’da Ölüm Yolu’nda bisiklet turu düzenleyen turizm firmalarından birine 350 Bolivyano ödeyerek, ön süspansiyonlu dağ bisikletlerinden birini kiralayarak tura katılmaya karar veriyorum.
Denizden yüksekliği 3600 mt’lerde bulunan La Paz’da, sabah saat 7’de tura katılacak adrenalin severlerle kahvaltı yaptıktan sonra minibüsle Bolivya’nın Amazon bölgesinde yer alan Ölüm Yolu’na gitmek üzere yola koyuluyoruz .
Yaklaşık 67 km’lik yolun başlangıcı olan ve 4670 mt’de bulunan La Cumbre’ye ulaştığımızda bisikletlerimizle birlikte, kask, dizlik, dirseklik, eldiven ve kıyafetleri bize veren rehberimiz yaklaşık 3.5 -4 saat sürecek olan ve 1100 mt’de bulunan Yolosa’ya kadar devam eden bu adrenalin turu hakkında bilgi verip, gerekli uyarıları yaparken dikkatli davranmazsak kaza/ölüm riskinin de olduğunun altını bir kez daha çiziyor. Bisiklet tepesinde hayatını geçiren biri olarak rahat olmasına rahatım da, yolun ismi içime de bir korku salmıyor değil hani. Ölüm Yolu!
Benim tura katıldığım günden 2-3 gün kadar öncesinde bu tura katılan bir arkadaşım, tüm tur boyunca sisli ve bulutlu bir havanın olduğunu bu yüzden de manzarayı tam olarak göremediklerini söylüyor. Benim tura katıldığım gün harika bir hava ve tertemiz bir gökyüzü var şansıma 🙂
Bisiklet turunun ilk 20 km’lik kısmı, Ölüm Yolu’na alternatif olarak yapılan yeni yolda başlıyor, bu kısım çantada keklik! Asfalt ve geniş bir yol. Tek risk trafiğe açık bir yol.
Grubu arkadan takip eden tur minibüsü dışında başka araçlarda arkamızdan ve karşımızdan geliyor. Rehberimiz heyecan yapıp devam edemeyecek olan olursa yola tur minibüsü ile devam edebileceğini de söylüyor.
14 kişilik grubumuzdan 5-6 çılgın arkadaş hemen atlıyorlar bisikletlerine yokuş aşağı pedallamaya başlıyorlar. Yarışa gerek yok, muazzam manzaranın keyfini çıkara çıkara grubu en arkadan takip etmeye başlyorum. Arada manzaranın güzelliğine kapılıp yavaşlayınca, rehberin “Hızlan, grubu yakala!” uyarıları ile kendime geliyorum.
20 kmlik yeni yolda pedalladıktan sonra kısa bir mola verip gerçek adrenalinin başladığı eski yola yani taşlı topraklı yola dalıyoruz. İşte şimdi bundan sonrası paha biçilmez güzellikte.
Diğer tur firmaları ile gelmiş turistler de bizim gibi vızır vızır bisiklet tepesinde yokuş aşağı pedallamaya devam ediyorlar.
Taşlı yollarda ani fren sıkarsan bisikletinin kayarak düşme riski var, fren sıkmazsan da yolun eğiminden dolayı aşırı hız yapıp etrafın güzelliğini kaçırma riskin…
Frenlere hafif hafif dokunarak manzaranın içinde adeta kayboluyorum.
Ölmeye değil, görmeye geldik 🙂
Hemen hemen her 10-15 km’de bir fotoğraf molası veriyoruz.
Tur öncesinde rehberimiz birini sollarken yada sağlarken kazaya sebebiyet vermemek için mutlaka önümüzdeki kişiye bunu belirtmemiz gerektiğini belirtiyor. Bu nedenle yol boyunca “Sağındayım” “Solundayım” uyarıları ile karşılaşıyorum.
Yolun yaklaşık son 20 kmlik kısmında şelalelerin altından, derelerin üstünden geçerek yola devam ediyoruz.
4670 mt’den 1100 mt’ye indiğimiz için ısınan hava ile üzerimizdeki ceketleri ve pantolonları çıkartmaya başlıyoruz.
Bolivya, Güney Amerika’da denize kıyısı olmayan iki ülkeden biri. Ama bu Bolivyalı çocuklar için bir dezavantaj değil, bisiklet sürerken yol üzerinde kendilerine Ölüm Yolu’nda adeta yaşam denizi yaratmış 2 Bolivyalı çocukla karşılaşıyorum. Nasıl da mutlular!
Mutlu olmayı ve mutlu edilmeyi beklemiyorlar. Büyüdükçe öğrendiğimiz gelecek kaygısından bağımsız, sadece anın tadını çıkartarak mutlu olmanın yolunu bulmuşlar.
Çocukların mutluluğunu yoluma katarak pedallamaya, bu muhteşem doğanın tüm güzelliğini içime çekerek ölüme değil, yaşama odaklanarak adeta her pedalda hayat bulduğumu hissediyorum.
Ölüm Yolu’nun sonuna geldiğimde aklıma da daha önce okuduğum bir cümle geliyor:
“Hayatının anlamı senin bakış açında gizlidir”
Ne de doğru!
Bunun üzerine anlatılmış güzel bir hikaye belki size de hayat verir diye paylaşmak istiyorum:
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı… Bulduğu hiç bir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş… Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş. Herkese bunu sormaya karar vermiş…Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabi ki… Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona: ”Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler.
Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş… Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. “Simdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel… Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin”.
Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış:
” Evet, demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın… ”Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakamadım ki“.
Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş bilge… Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzelliklerden büyülenmiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü … Geri geldiğinde bilge, adama bahçenin nasıl olduğunu sorunca gördüğü güzelliklerden büyülendiğini anlatmış adam. Bilge gülümsemiş , “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş:
“Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Sadece bir noktayı görürsen hayatın akıp gider sen farkına varmazsın… Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın; akıp giden zamanın anlam kazanır…”
Yorum yapılmamış
Kutlarım. Harika bir yazı vede harika bir gezi olmuş. Sondaki alıntı ise; alkol alındıktan sonra içilen işkembe çorbasının, üzerine dökülen kaynar tereyağlı sos gibi olmuş. Eline ve yüreğine sağlık, farkında olmasan bile uzun zamandır ailemizden biri olan, cesur yürekli kız..
Güzel bir yazı olmuş sizinle yaşadık. Anılarınızı paylaştığınız için teşekkür ederim.
Anlaşılan rahat ve keyifi bir sürüş olmuş. Benim de mutlaka yapmalıyım rotalardan biri.. Ne zaman olur bilinmez ama senin gibi tur arasında rutini bozan bir aktivite olarak daha çok eğlence verebilir.. Yolun açık olsun..
Hikaye çok doğru ve hayatın anlamı burada gizli
Sevgili Hale, yazını dediğin gibi sindirerek okudum. Face’deki yorumumda da yazdığım gibi duygularını çok güzel yazıya döküyorsun. Gezi anılarını ilerde kitap haline getirirsen çok başarılı bir çalışma olacağına eminim. Eşimle birlikte seni takdir, sevgi ve sempati ile takip ediyoruz. Yüzündeki gülümseme hiç eksik olmasın.