And Dağları arasında yaşam savaşı veren insanların şehri Santiago.
Şili’nin yaklaşık 18 milyonluk nüfusunun 5 milyonu Santiago’da yaşıyor. Özellikle kış mevsiminde yolunuz Santiago’ya düşmüşse şehre girmeden önce derin bir nefes alın ve güneşin o parlaklığına “Hoşçakal” diyin.
Şehrin etrafındaki yüksek dağlar hava akımına geçit vermediği için bu şehirde hep sisli ve ağır bir hava mevcut. Şehrin içindeyken o güzelim And Dağları’nın sadece silüetini görebilirsiniz.
Gökleri delmeye çalışan estetikten uzak yapılaşmalar arasında sabah ve akşam trafiğinde lüks arabalarının içinde yapayanlız insanların, kornalarına olanca hiddeti ile basarak diğer insanlara nefret kustuğu bir Güney Amerika şehri Santiago. Güney Amerika şehri dediğime bakmayın, Santiago’da Sao Paulo, Rio de Janeiro ve Buenos Aires gibi İspanyol, İtalyan ve Almanların etkilerini sıklıkla göreceğiniz bir şehir.
Şilili değilsen, diğer bir çok Güney Amerika ülkesinde olduğu gibi sen bir Gringo’sun bu ülkede. Önceden sadece Amerikalılara Gringo deniyormuş ama şimdi farklı ülkeden gelen herkese Gringo diyorlar. Gringo sözcüğü ise vakti zamanında Güney Amerika’ya gelen Amerika askerlerinin giydikleri üniformaların yeşil (green) rengi ile, bu askerleri ülkelerinde istemedikleri için kibarca kapı dışarı etmek istercesine söylenen “go” (git) sözcüklerinin birleşmesi ile meydana gelmiş. “Gringo” “YeşilGit”
Şilililer de kendilerinden olmayanları bir sözcük altında toplayıp Gringolar ve Şilililer diye ayırarak milliyetçiliklerini gösterselerde şu ana kadar herhangi bir ayrımcılıkla karşılaşmadım. Aksine tanıştığım Şilililer, Türkiye’den geldiğimi duydukları anda gözlerini kocaman açıp “Fatmagul” “Ezel” “Onur” “Sultan” “Istanbul” diye haykırmaya başlıyorlar. Türk dizileri, Şililileri ekran başına kitlemiş durumda. Duyduğuma göre kimi aileler yeni doğan çocuklarına Sultan, Onur gibi Türk isimleri koymaya başlamış. Dizi izlerken çekirdek çıtlatıp, ince belide çay içtikleri anda Şililileri Türkleştirme politikamız başarı ile sonuçlanmış olacak, haydi hayırlısı 🙂
Şili pahalı bir ülke. Sezonunda Şili’nin güneyi Patagonya’daki fiyatlar dudak uçuklatıyor. Ülkenin kuzeyine doğru çıkıldıkça fiyatlar biraz düşse de pahalılık hakim. Bol sıfırlı Şili Pesoları avucunuzun içinde bir varoluyor bir yokoluyor. Ama endişeye gerek yok, görülmeye değer ucuz ve ücretsiz olan bir çok yerde keşfettim. Az bir bütçe ile Santiago ve çevresinde neler yapılabilir diye sorarsanız buyrun okumaya devam edin.
Cerro San Cristobal ( San Cristobal Tepesi)
(Ücretsiz)
Şehrin merkezinde 880 mt yüksekliginde, tepesinde kollarını şefkatle tüm Santiago’ya açmış Virgin heykeli ve açık hava kilisesi yeralan bir tepe.
Ayrıca bisiklet, koşu, yürüyüş severler içinde şehiriçinde, ulaşımı kolay bir tepe.
Cerro Santa Lucia (Santa Lucia Tepesi)
(Ücretsiz)
Santiago’nun merkezinde, kısa yoldan şehre tepeden bakmak isteyenler için bir alternatif.
Bellas Artes Müzesi ( Museo Bellas Artes)
(Ücretsiz)
Cajon del Maipo
(Bazı parkurlar ücretsiz bazılarının giriş ücreti 2-3000 Şili Pesosu arasında değişiyor.)
Şehre yakın cennet diye adlandırabileceğim doğa harikası. Bir çok yürüyüş parkuru içeriyor. Termal banyolar, buzul dağı, orman, göl…Seç, beğen 😉
Museo Pre-Columbian (Pre-Columbian Muzesi)
(3000 Şili Pesosu, her ayın ilk pazar günü ücretsiz)
Şehrin Sokakları
Parque Quebrada de Macul (Quebrada de Macul Parkı)
(Ücretsiz)
Cerro Provincia
(2000 Peso)
Parque Cordillera Yerba Loca
(3000 Peso)
Meze Restoran
Santiago’nun ilk ve tek Türk restoranı.
Canın rakı-meze çektiyse Mezeye buyurun efenim
Adres: Providencia, Manuel Montt 270
Cueca
Şili’nin yerel danslarından Cueca. Eşli yapılan bu dansta, dansı kadın yönetiyor ve sürekli göz kontağı kurularak dans ediliyor.
La Vega
Taze ve ucuz sebze-meyveden 2 el kıyafete, yerel Şili yemeklerinden tabak-çanaga kadar ne ararsan var. Favori mekanım. Ucuz olsun benim olsun 🙂
Cafe con Piernas
(1 kahve 1.600 Peso)
Burası işte acaip bir yer. Bayan garsonların iç çamaşırları ile servis yaptığı kahve içilecek mekanlar.
Museo Memoria
(Ücretsiz)
Şili’nin diktatörlük döneminin başlangıcından sonuna kadar olan dönemde neler olup bitti merak ediyorsan bu müze tam senlik
Yorum yapılmamış
Yazıyı okurken insan kendini olayın içinde hissediyor. Okuyucuya sadece gezi olayını değil samimiyeti aktarmayı mükemmel başardığın gibi bunu abartıya kaçmadan yapabilme başarısı gösteriyorsun. Dans olayına ise bayıldım. Bakalım bize ne zaman nasip olacak 🙂
Tesekkurler 😉