Uyuni Tuz Gölü Pedallarımın Altında

Şili’nin kuzey doğusunda yeralan Ollagüe sınır kapısından geçerek Avaroa sınır kapısı ile Bolivya’ya giriş yaptığımda sınırdaki Bolivyalı polis memurları pasaportuma giriş damgasını basıp, Bolivya’da 30 gün seyahat etme hakkı veriyorlar. Bisikletle seyahat ettiğimi ve 30 günün yeterli olamayacağını söyledigimde ise şehirlerde bulunan göçmen ofislerinden bu süreyi ücretsiz olarak 90 güne kadar uzatabileceğimi söylüyorlar.

Yolculuğumdaki yeni ülkemin yüksek ve kurak dağları arasındaki denizden yüksekliği 3500 civarında olan bu sınır kapısında etrafı seyrederken bir yandan da yükseklik hastalığına iyi gelen koka yaprağı ve chachacoma bitkisi çayını yudumluyorum. Bolivya’ya güneyinden yani Şili ve Arjantin’den giriş yaptığınızda yükseklik hastalığına yakalanma riskiniz var, kuzeyinden Peru tarafından girenler için ise bir sıkıntı söz konusu değil, Peru da yüksek rakımlı bir ülke olduğu için. Oksijen yetersizliğinden dolayı aldığınız nefes yeterli olmadığı için soluk soluğa oluyorsunuz, kalp çarpıntısı ve mide bulantısı, baş ağrısı yaşayabiliyorsunuz. Bu ülke fiziki konumuyla sizi hasta ederken şifasını da içinde barındırıyor aslında, Bolivya koka yaprağı üretiminde Dünya’da başı çeken ülkelerden biri. Koka yaprağı ilaç yapımında kullanıldığı gibi aynı zamanda kokain üretiminde de ham madde olarak kullanılmasına rağmen, koka yaprağı tek başına tüketildiğinde uyuşturucu etkisi yaratmıyor. Yükseklik hastalığına, yorgunluğa, susuzluğa, açlığa birebir ilaç. İster çayını yap iç, ister çiğne…

Sınırda bir kaç masa ve koca tencereler başında yemek pişirip satan Bolivyalı kadınlar rengarenk kıyafetleri, örgülü saçları ve şapkaları ile göz kamaştırıyor.

Çoğunluğu toprak/kum yollardan ilerleyip Bolivya’nın güneyinde küçük bir kasaba olan 3670 metre rakımlı Uyuni’ ye ulaşmamla zaman 30-35 sene geriye sarıyor. Bu durumdan hiç muzdarip değilim, buram buram kültür kokusu geliyor burnuma Amerika ve Avrupalaşmamış, özünü korumayı başarabilmiş bir kültür… Gözlerim ise rengarenk kıyafetler içindeki kadınlara ve ellerinden tuttukları soğuktan sümükleri akan çekik gözlü yanık tenli çocukların güzelliğine bakmaktan mest olmuş durumda.

Dünya’nın en büyük ve en yüksekte yeralan tuz gölü Uyuni ile aynı ismi taşıyan bu kasabada turistik açıdan sadece yaklaşık 100 yıl önce şehrin dışına terkedilmiş trenlerden oluşan tren mezarlığı bulunması dışında herhangi bir turistik öğe bulunmamasına rağmen, her turistin Bolivya’daki uğrak yerlerinden biri.

DSC01498

Uyuni Tuz Gölü’ne girişlerin 22 km kuzeyde yeralan Colchani köyünden yapılmasına rağmen, turizm ofisleri Uyuni’de bulunmakta ve tur araçları buradan hareket ederek tuz gölüne gidiyor.

Uyuni Tren Mezarlığı

Bolivya diğer Güney Amerika ülkeleri arasında ekonomik olarak fakir ve daha ucuz bir ülke.  1 Bolivyano 0,40 TL civarında. Örneğin Uyuni’de 6 adet muza 5 Bolivyano, 2 Lt suya 5 Bolivyano ödedim. (Daha küçük köy ve kasabalarda fiyatlar artıyor) Ve şu ana kadarki deneyimlerime ve gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki turiste ayrı fiyat, yerlilere ayrı fiyat veriyor bir çok satıcı ne yazık ki.

DSC01497

Beyaz tenle ve renli gözlerle kimseye Bolivyalı olduğumu yutturamayacağım için alışveriş yaparken pazarlık yapmaya çalışıyorum bu nedenle.

Uyuni pazari

Tuz Gölü’nü ziyaret edecek bisikletli gezginlerle sırt çantalı gezginlerin yolları Uyuni’de ayrılıyor. Sırtçantalı gezginler turizm acentalarının yolunu tutup, 6 kişi kapasiteli, 4×4 jiplerle Uyuni Tuz Gölü’nün yolunu tutarken bisikletli gezginler yemeklik alışverişi için marketin yolunu tutuyor önce 🙂
Uyuni Tuz Gölü’ne girişlerin yapıldığı Uyuni’nin 22 km kuzeyindeki Colchani köyünde de meyve-sebze ve kuru gıda satan bir kaç bakkal var fakat fiyatlar hemen hemen Uyuni’nin 2 katı. Uyuni’de 2 lt suya 5 Bolivyano öderken, Colchani’de 10 Bolivyano ödedim. Bolivya’da çeşmelerden su içmeyi pek kimse önermiyor, yerli halk çeşme sularına alışkın fakat bizim gibi alışkın olmayan bünyelere pek iyi gelmediğini kötü bir tecrübe ile deneyimlemiş bulunuyorum 🙁

Uyuni ‘den Colchani’ye kadar olan 22 kmlik asfalt, kısmen düz sayılabilecek ve emniyet şeridi olan yolda pedallamaya başladıktan bir süre sonra tuz gölünün beyazlığını görmeye başlıyorum. Bir yanımda lamalarını otlatan çobanlar, diğer yanımda beyazlığı ile gözalmaya başlayan tuz gölü.

DSC01502
Colchani, genellikle tuz işinde çalışan işçilerin yaşadığı, sokaklarında domuzların gezdiği bir köy. Inanmadıysanız videoyu izleyin 🙂

https://youtu.be/b-xKELA_1wE

Anayoldan ayrılıp köye giriş yapmamla asfalt yol yerini toprak ve kuma bırakıyor.

Colchani
Colchani

Colchani’den tuz gölüne kadar olan 4 kmlik çukurlarla dolu yolu hoplaya zıplaya pedalladıktan sonra girişe vardığımda tuz çıkaran 2 işçi ile karşılaşıyorum.

DSC01530

Hal hatır sorup sohbet etmeye çalışıyorum ama benden para istiyorlar. Param olmadığını söyleyip, kaçamak bir kaç fotoğraf çekip yanlarından uzaklaşıyorum.

Kuru sezonda geldiğim için zemin oldukça sert ve kuru. Pedallamak açısından da sulu döneme göre daha rahat.

DSC_0055

Tuz gölüne giriş yapana kadar pek kulak vememeye çalıştığım “koca gölde yolumu kaybetme endişem” giriş yapıp yol izlerini gördükten sonra yerini rahatlığa bırakıyor. Araçların tuzdan yapılmış otele ve gölün ortasında bulunan adalardan biri olan Isla Incahuasi’ye gitmek için kullandıkları bir kaç rota var ve lastik izlerini takip ederek buraya kolayca ulaşım sağlamak mümkün.

Uyuni Tuz Gölü’nde pedallayacaklar için olmazsa olmazlar listesinde;
-Güneş gözlüğü
-Yüzü örtecek bir bez parçası, buff
– Açıkta kalan yerler için güneş kremi
-Tuzlada kamp yapacaksanız çadırınızı yere sabitlemek için kullandığınız çubuklar için mutlaka yanınızda taş bulundurun, zemin çok sert.
-Uzun eldiven (Sabahları ve günbatımı sırasında soğuk oluyor)
Bir yandan ayaz var, üşüyorsunuz ama bir yandan da güneş hem tepeden hemde tuzların yansımasıyla alttan yakıyor.

Şansıma güvenirim, Doğa Ana’nın da beni sevdiğini hissederim♥ Uyuni Tuz Gölü’nü pedallarken bir kez daha bunu hissettim. Daha önceden bisikletle tuzlayı geçmiş bisikletli gezginlerin bloglarından okuduklarıma ve duyduklarıma göre Colchani’den Uyuni’ye doğru giderken rüzgara karşı pedallayacağımı düşünüyorum. Fakat tuzlada bulunduğum 4 gün boyunca rüzgardan eser olmuyor.

20160612_111815

Konuştuğum tur rehberleri rüzgarsız günlerin pek ender olduğunu söyleyince, bana bu kolaylığı sağlayan Doğa Ana’ya bir kez daha minnettar oluyorum.

Tuz gölü girişiden Playa Blanca Tuz Oteli’ne kadar olan 8 km yolda artık bembeyaz tuzların üzerinde pedallamaya başlıyorum.

Uyuni Tuz Golu

Zemin petekler halinde ve çeşitli yerlerde Tuzlanın Gözü (Salar de Ojos) olarak tabir edilen içi su dolu delikler var.

Tizlanin gozleri
Tuzlanin gozleri

Tuz bloklarından yapılmış Tuz Otel Playa Blanca’ya vardığımda güneş batıyor. Sadece Bolivyalı yaşlı çiftin güvenlik olarak kaldığı bu otelin önüne izin isteyip çadırımı kuruyorum.

Tuzdan otel ve camp alanim

Güneş ortadan kayboldugu an inanılmaz dondurucu bir şekilde soğuk oluyor. O akşam en düşük sıcaklık -4 derece olunca ve çadırın zemininde de tuzun soğukluğu olunca pek rahat bir uyku çekemiyorum.

20160611_065304

Uyuni Tuz Gölü’ndeki 2. günümde tuz otelden 66 km uzaklıkta gölün ortasında yeralan kaktüslerle kaplı adaya, Isla Incahuasi’ye doğru pedallamaya başlıyorum. Bu kısım ciddi akıllara zarar! Yanlızlık, ıssızlık, sessizlik, özgürlük, kaybolmuşluk, hiçlik, varlık… Tüm duyguları yoğun bir şekilde birarada hissettiğim bir ortam!

Uzaktan dağları görüyorum ama çok uzaklar. Gözlerim sürekli beyaza bakmaktan biraz yorgun, arada kafamı gökyüzüne kaldırıp renk değişikliği yaparak gözümü dinlendiriyorum. 5-10 km sağımda ve solumda yer alan yollardan arada geçen tur araçları minicik gözüküyor. Arada duruyorlar klasik illüzyon pozları verdiklerini görüyorum uzaklardan.

Pozlara gel :)

İşte ada göründü. Isla Incahuasi! Bolivya’da yaşayan yerli halklardan olan Quechualar’ın dilinde “Inkalar’ın Evi” anlamına geliyor.

Salar de Uyuni
Salar de Uyuni

Uzunluğu 7 metreye varan kaktüslerle kaplı bu ada oldukça turistik. Adanın çevresi onlarca tur araçları ile çevrilmiş. Günbatımı ve gündoğumunun  harika bir şekilde izlenebileceğini duyduğum bu adaya giriş 30 Bolivyano. Henüz giriş yapmamış, etrafımı incelerken bir kaç turist yanıma geliyor, yolculuğumla ilgili sorular soruyorlar. Etraftaki tek bisikletli benim. Ardından biri daha yaklaşıyor yanıma. “Merhaba” diyor Türkçe. Önce idrak edemiyorum, heralde Türkçe olarak merhaba demeyi biliyor, bayrağımı gördü de bu şekilde selamladı beni diye düşünüyorum. Dünya’nın en büyük tuz gölünün ortasındaki bir adada tesadüf eseri başka bir Türk ile karşılaşmak ne kadar olası sizce? Ben ihtimal vermezdim ama %100’müş, valla adam Türk çıkıyor, Ozan Can. Ayak üstü sohbet ediyoruz, sağolsun girişte bilet kontrolü yapılmadığını söyleyip, kendi biletini bana veriyor eğer soran olursa göstereyim diye 🙂 Elimde bilet, çadırımı kurabilecek bir yer bakarken yanıma koşarak bir kız yaklaşıyor. “Hale” diye ismimle sesleniyor. Yok daha neler?? Tanıdık bir sima değil, ama benim ismimi nerden biliyor olabilir ki! “Ben senin facebook sayfanı takip ediyorum, senin Uyuni’ye ulaştığına dair notunu okumuştum ama burda karşılaşabileceğimiz hiç aklıma gelmezdi” diyor daha sonra 10 dakika içinde kaynaşıp ayak üstü sohbet ettiğim sevgili Hakime. O’da Güney Amerika’yı keşfetmek için yola çıkmış.

Hakime ve Ben :)

Bir adada 2 Türkle karşılaşmak günün en güzel sürprizlerinden biri oluyor benim için 🙂

Oldukça büyüleyici olan bu adanın bana sunduğu sürprizler bununla da kalmıyor. Çadırımı kurmak için manzarası güzel, rüzgardan korunaklı bir yer buluyorum ve çadırımı kurmaya başlıyorum. Yazının geri kalanını okumadan çadır kurumu aşamasında neler olup bitti, videodan izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=uNnnrZb9F2E&feature=youtu.be
Evet gördüğünüz gibi, gelen geçen bu kız ne yapıyor diye bir kesiyor, sonra 4 İtalyan yanıma gelip Türk bir kadının tek başına pedallıyor olmasına şaşırdıklarını söyleyip yolculuğumla ilgili sorular sormaya başlıyorlar. İçlerinden 3’ü Türkiye’yi ziyaret etmiş “Neyseki önceden Türkiye’yi görme şansımız oldu, artık gidilmez çok tehlikeli” dedikleri zaman kalbimin nasıl sızladığını siz tahmin edin 🙁 Birlikte fotoğraf çektirmek istiyorlar (Bisikletle seyahat sizi bayağa dikkat çekici kılıyor ) O arada çadırımı kurmadan önce merhabalaştığım bir tur rehberi elinde bir tencere tavukla yanıma gelip, ikram etmek istiyor. Et yemediğimi söyleyerek nazikçe ikramını geri çeviriyorum. Ah keşke sebzeli kinoa olsaydı, ne güzel yerdim diye içimden geçirmiyor da değilim hani 🙂

DSC01649

Çadırımı kurup muhteşem günbatımını keyifle izliyorum, ardından çadırıma girip kitap okumaya başladığım sırada, tanışıp sohbet ettiğim İtalyanlar’dan biri gelip beni adada bulunan restoranta hepbirlikte yemek yemeğe davet ediyor. Bu ada bana pek bereketli geldi 🙂 Boşuna dememiş atalarımız; gezen tilki, yatan aslandan nasiplidir diye. İtalya’da yaşadığım dönemlerde olduğu gibi yemeğin yanında eksik olmayan şarap, kinoa çorbası, en sevdiğim dil İtalyanca ve konuşurken elleri havada hareketler çizen 4 İtalyanla keyifli bir akşam yemeğinin ardından onlar adada bulunan 1 odalı pansiyonlarına ben de çadırıma geri dönüyorum. Kaldığım yerden kitabımı okumaya devam ettiğim sırada dışardan bir ses duyuyorum, çadırımın fermuarını açmamla lamanın kafasını çadırımın içine sokması bir oluyor 🙂

Uyuni Tuz Gölü’ndeki 3. günümde sabah güneşin doğuşunu seyretmek için erkenden adanın tepesine doğru yürümeye başlıyorum.

DSC01605

Koca koca kaktüslerin arasında 20 dakikalık bir yürüyüşten sonra tepeye ulaşıyorum. Hayatımda gördüğüm en güzel gündoğumlarından biri.

DSC01619-01[1]

İtalyan arkadaşlarımla buluşup birlikte kahvaltı yaptıktan sonra bisikletimle tuz gölünde pedallamak ve fotoğraf çekilmek istiyorlar.

20160612_091029

20160612_091142

20160612_091456

Onlar jiplerine atlayıp uzaklaşırken ben de tekrar tuz otelin olduğu yere geri dönmek için pedallamaya başlıyorum. Adadan geç ayrıldığım için tuz otele varmadan güneş batmaya başlıyor.

DSC01683

Renk değiştiren tuz zemin, güneşin son kızıllığını yakalamaya çalışan dağlar…

DSC_0040
Tuz otele varıp çadırımı kurmaya başladığım sırada yaşlı çiftin kadını yanıma gelip otelde müşteri olmadığını ve dışarsınında oldukça soğuk olduğunu söyleyip otelin salonuna ücretsiz çadırımı kurabileceğimi söylüyor. Büyük bir zevkle kabul ediyorum tabiki!

DSC01687

Tuzdan yapılmış masada yemeğimi pişirip, tuzdan oturaklarda çayımı yudumlayarak Uyuni Tuz Gölü’ndeki bir geceyi daha noktalıyorum.

DSC_0046
4. gün tuzladaki son günüm. Otelden dışarı çıktığımda bir turist kalabalığı ile karşılaşıyorum. Onlarca jip etrafta…
Sakince aralarından ayrılıp pedallamaya başlıyorum Colchani’ye doğru.

DSC_0020

Tuz gölü arkamda gözden kaybolmaya başlıyor. Hayatımda gördüğüm güzelliklerden biri olarak unutulmazlarım arasına giriyor beyaz altın Uyuni ♥

 

Category: Bolivya
Tags: Bolivya

Yorum yapılmamış

  • Gece gece çok iyi geldi bu yazı, seninle beraber ben de gittim sanki oralara. Ama imrenmedim de değil harika birisin gerçekten. Çoğu insanın bir yerlere ardına bakmadan gitme isteği olduğuna ve yine çok azının bunu başarabildiğine inanırım. En güzelini sen yapıyorsun.
    Bir kaç Türk’e rastlaman da gerçekten bonus gibi olmuş öyle bir yerde. Kaktüslerle dolu olan adayı ilk başta minicik minicik kaktüsler var diye hayal etmiştim 🙂 Neden bilmiyorum belki de gözüm onlara aşina olduğundandır.

    Umut verici, gülümseten sıcacık bir yazıydı. Çok teşekkür ediyorum.
    Sağlıcakla kal ve kendine dikkat et.

    Selamlar sevgiler.

    Yanıtla
  • Yazılarını okumak öyle keyifli ki, teker izinden pedalladığımı hissediyorum …
    Yazını okuduğum ilk paraftan itibaren Google Eart uygulamasını açıyor ve olduğun yeri buluyorum. Etrafı, çevreyi, geldiğin rotayı ve gidebileceğin rotayı uzun uzun inceliyorum. Sonra okumaya devam ediyor ve ilk fotoğrafa geliyorum. Bir rotayı inceliyor, bir fotoğrafa bakıyorum. Bir an önce bitecek korkusuyla okumaktan tereddüt ediyorum. Her fotoğrafta ve her paragrafta dakikalarca duraklıyor ve o anlarını yaşıyorum. Tuzun mata vuran soğukluğunu sırtımda, güneşin doğuşunda ki sıcaklığı yanaklarımda hissediyorum. Ozan’ın merhabasıyla heyecanlanıyor, Hakime’nin sesiyle duygulanıyorum. Bundan sonra artık gitmek için tehlikeli olarak düşünen İtalyanların hisleriyle, güzelim ülkemizi bu duruma düşürenlere kahrediyorum…
    Anılarını ve hikayelerini paylaştığın için sonsuz teşekkür ediyor, sonra ki hikayeyi okumayı heyecanla bekliyorum…
    Yolun açık, hikayelerin bol olsun…

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Bunlarda İlginizi Çekebilir