David le Breton, Yürümeye Övgü kitabında, yürüyüşe dair karalamış olan isimlerden de alıntılar yaparak yürümenin hayatımızdaki mucizevi yönlerini bizlerle paylaşır. Bu kitabı okurken, Güney Amerika yolculuğum sırasında bulunduğum ülkelerde ( Brezilya, Paraguay, Arjantin, Uruguay, Şili, Bolivya, Peru ) yaptığım yürüyüşler geldi sıklıkla aklıma.
Yürüdükçe düşüncelerimin de yürüdüğü, başkalaştığım yürüyüşler…
Bu kıtada yaptığım sayısız yürüyüşlerin içinde beni doğasıyla en çok etkileyen yürüyüş rotalarını, David le Breton’un Yürümeye Övgü kitabından alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istedim.
Brezilya
- Pedra Bonita
Rio de Janeiro şehrinde, Tijuca Milli Parkı içinde yeralıyor ve adeta tüm şehri ayaklarınızın altına seriyor.
“Yürüyüş dünyaya açılmadır. İnsanı mutlu yaşam duyguları içinde yeniden oluşturur. Tam bir duyumsallık isteyen derin düşünmenin etkin bir biçimine sokar insanı. İnsan bazen yürüyüşten değişmiş olarak döner ve çağdaş yaşamlarımızda ağır basan ivediliğe boyun eğmekten çok zamanın keyfini çıkarmaya eğilimli hisseder. Yürümek geçici ya da kalıcı olarak bedenle yaşamaktır. Ormanlarda, yollarda ya da patikalarda yürümek dünyanın düzensizlikleri karşısında gittikçe artan sorumluluklarımızdan uzaklaştırmaz bizi, soluklanmamızı, duyularımızı keskinleştirmemizi, meraklarımızı yenilememizi sağlar. Yürüyüş çoğu zaman insanın kendi içinde yoğunlaşmasını sağlayan bir dönemeçtir.”
- Pedra da Gavea
Yine Rio de Janeiro şehrinde ve Tijuca Milli Parkı içinde yeralan Pedra da Gavea 842 mt yükseklikle şehrin yüksek dağları arasında yeralıyor. Buradan bakınca Rio’ya aşık olmamak ne mümkün!
“Çağdaş dünya bağlamında yürümek bir nostalji ya da direniş biçimini akla getirebilir. Yürüyüşçüler dünyanın çıplaklığı içinde bedensel maceralar yaşamak amacıyla arabalarından saatlerce ya da günlerce çıkmayı kabul eden ilginç kişilerdir. Yürüyüş, yürüyüşçünün özgürlük düzeyine göre farklı tonlarla bedenin zaferidir. Yaşamın bir yığın önemsiz şeyi konusunda bir temel felsefenin geliştirilmesine elverişli bir etkinliktir, gezgini, bir süre kendisi, doğayla ya da başkalarıyla ilişkisi hakkında sorular sormaya, beklenmedik bir yığın soru üstüne düşünmeye götürür. Aylaklık, acelesi olan insanın hüküm sürdüğü dünyada bir terslik gibi gözükür. Zamanın ve yerin tadın/ çikarma olan yürüyüş bir kaçış, modernliğe bir naniktir. Çılgın yaşam ritimlerimiz içinde bir kestirme yoldur, mesafe almaya elverişli bir etkinliktir.”
Dünya’nın yeni 7 harikasından biri olan İsa heykeli Rio de Janeiro şehrinde yeralıyor. Heykelin bulundugu tepeye trenle, otobüslerle ulaşım olmasına rağmen bir de yürüyerek ulaşmak mümkün. Henrique Lage Parkı içinden başlayan, 3 saat kadar süren orta zorluktaki (Yürüyüşe alışkın olmayanlar için zorlu olabilir) bir yürüyüş, Rio’nun yağmur ormanları ile devam ediyor. Yorgunluk baş göstermeye başladığı zaman nefes kesici bir manzara karşılıyor sizi.
“Yürüyüş dünyayı duyumsamaya götürür, inisiyatifi insana bırakan eksiksiz bir etkinliktir. Bedenin pasifliğine ve dünyadan uzaklaşmaya neden olan trenden, arabadan farklıdır ve sadece bakışa ayrıcalık tanımaz. İnsan hiçbir şey için, geçen zamanın tadını çıkarmak için yürür, yolun sonunda kendisini daha iyi hissedebilmek için yaşamda bir dolambaç yapmak amacıyla, yabancı yerleri ve yüzleri keşfetmek için, anlam ve duyumsallık açısından tükenmez bir dünyayı bedeniyle iyice tanımak için ya da sadece önünde bir yol olduğu için yürür. Yürüyüş zaman ve mekânın yeniden büyülenmesi konusunda son derece rahat bir yöntemdir. Sadece yaşanan anı hissettiren bir iç zenginliğe ulaşma yoluyla geçici bir kendini bırakmadır. İşin içine bir ruhsal durum, dünya karşısında mutlu bir alçakgönüllülük, tekniğe ya da modern yolculuk araçlarına karşı bir kayıtsızlık ya da en azından nesnelerin göreliliği duygusu karışır. Yürüme insanda bir basitlik ve rahatlık duygusu canlandırır, acele etmeden zamanın tadını çıkarma keyfi verir. “Gerçek bir tarikat üyesi güzel manzaralar görmek amacıyla dolaşmaz, bazı keyifli anlar yakalamak amacıyla dolaşır -sabahın ilk adımlarına eşlik eden umudun vedüşüncenin, akşamın dinginliğinde manevi huzurun ve doyumun keyifli anlan”(Stevenson, 1978,179). “
- Picodo Papagaio
Ilha Grande, Rio de Janeiro şehrine 150 km uzaklıkta bir ada. Güneşin doğuşunu seyretmek için sabah saat 3.30 sularında başladığımız yürüyüşte 982 mt de bulunan Picado Papagaio’ya ulaşıncaya kadar yagmur ormanlarında yaşayan maymunların sesleri bize eşlik ediyordu.
“Kısa bir gezinti biçiminde de olsa yürüyüş çağdaş toplumlarımızın telaşlı ve endişeli yaşamını tıkayan kaygılara geçici olarak ara verir. Yürüyüş insanı kendisine, titreyen nesnelere döndürür ve kolektif rutinlerin yok etme eğiliminde olduğu bir değerler hiyerarşisini yeniden kurar. Otomobil sürücüsünün ya da toplu taşıma olanaklarından yararlananların tersine dünya karşısında çırılçıplak olan yürüyüşçü kendini eylemlerinden sorumlu hisseder, insan düzeyindedir ve en basit insani değerlerini bile unutması zordur.”
” İngiliz, Patrick Leigh Fermor doğup büyüdüğü ülkedeki rahat yaşamı terk ederek bütün Avrupa’yı, Hollanda’dan İstanbul’a kadar yürüyerek kat etmeye çıkar. “Çevre değiştirmek, Londra’yı ve İngiltere’yi terk etmek ve bir serseri ya da benim tipik söyleyişlerimle, bir hacı, bir gezgin keşiş, umutsuz bir şövalye gibi bütün Avrupa’yı dolaşmak… Sadece kesin değil yapılabilecek tek şey buydu. Yürüyerek seyahat edecektim, yazın saman yığınları üstünde yatacaktım, yağmur ya da kar yağdığında tahıl ambarlarına sığınacaktım ve sadece köylülerle ve serserilerle konuşacaktım… Yeni bir yaşam! Özgürlük! Yazabileceğim bir şey! (Leigh Fermor, 1991,26).”
“İlk adım, halk özdeyişlerine göre her zaman çok önemli olan ilk adım, her zaman kolay değildir, insanı kısa ya da uzun bir süre için düzenli yaşamın rahatlığından koparır ve yolun, iklimin, buluşmaların, hiçbir aciliyetin engellemediği bir zaman kullanımının rastlantılarına bırakır. Ötekiler, dostlar ve aileler, sefere ç ıkan yürüyüşçünün adımlarının ritmiyle uzaklaşırlar, geri dönmek her zaman çok zordur.”
Arjantin
- Fitz Roy
El Chalten kasabası içinde Fitz Roy gibi bir cenneti barındırıyor. 3375 mt ile Fitz zirvesi görkemi ile göz kamaştırırken Patagonya’nin eksik olmayan rüzgarı da bir yandan sizi sersemletiyor.
- Cerro Torres
El Chalten kasabasından başlayan yürüyüş yolu sizi Torres gölü, Torres buzulu ve Torres tepesine ulaştırıyor.
“Yürüyüşçünün acelesi yoktur ve zamana yenik düşmez. Öteki yol alma biçimlerini değil bunu seçmişse takvim karşısında egemendir, toplumsal ritimler karşısında bağımsızdır, heybesini yol kenarında bir yere bırakıp güzel bir uyku çekebilir yada kendisini birden bire etkileyen bir ağacın yada manzaranın güzelliğinin tadını çıkarabilir veya şansı sayesinde tanık olduğu bir yerel alışkanlıkla ilgilenebilir.”
- Refugio Frey
Bariloche şehrinin yakınlarında yeralan Frey’in yürüyüş yolunun başlangıcına şehiriçi otobüslerle ulaşmak oldukça kolay. Sık bir ormanın içinde bir süre yürüdükten sonra Gutierrez Gölü manzarası eşliğinde yola devam ediyorsunuz. 12 kmlik yürüyüşün sonunda zirveleri karlarla kaplı dağlar ve dağların heme eteklerinde ise enfes göl sizi bekliyor. Sonbaharda bölgenin rengi kızıla çalıyor.
“Saatler boyu harcanan çabadan sonra dinlenme zamanında yenen yemek (kısıtlı bile olsa) kadar lezzetlisi olamaz. Yürüyüş yaşamın sıradan anlarını değiştirir, yeni biçimler altında yaratır bunları.”
“Eğer bir kitap okuyorsanız -ara vermeden yapamazsınız bu işi kesinlikle- okuduğunuz kitabın dilini son derece coşkulu ve uyumlu bulursunuz… Ve coşkulu bir yürüyüş çok büyük olasılıkla, her türlü dar kafalılıktan ve gururdan, kibirden, herhangi bir şeyden çok daha güçlü bir biçimde uzaklaştırmıştı sizi ve içinizdeki merak duygusunun özgürce eyleme geçmesini sağlamıştır” (Stevenson, 1978 ,244 -246 ).”
- Tierre del Fuego Milli Parkı
Dünya’nın sonunda yürüyüşe ne dersiniz? Güney yarım kürenin en ucundaki şehir olan Ushuaia’ya 11 km uzaklıktaki bu parkın içinde çok çeşitli yürüyüş yolları var. Kendinizi yürüyüşe biraz kaptırırsanız birdenbire kendinizi Şili topraklarında bulmanız da mümkün 🙂
“Dünyanın hissedilir enginliğinin yeniden keşfedilmesi yürüyüş sırasında, rahatsızlık veren ya da keyifli muhteşem bir yol bulur kendine… Yürüyüş dünyanın içine girme yöntemidir, kat edilmiş doğanın içine girmenin bir yoludur, günlük yaşamı tanıma ya da algılama modalitelerine kapalı bir evrenle ilişki kurma yoludur. Yürüyüşçü yürüyüş sırasında dünyaya bakışını derinleştirir, bedenini yeni koşulların içine sokar.”
“Sırttaki çanta hep ağır gelir, yürüyüş sırasında kazanılan deneyim sayesinde fazlalıklar atılsa da (sözgelimi Stevenson Cevennes yollarında süt, çok titizce muhafaza ettiği beyaz ekmek, soğuk but ve çok sevdiği yumurta çırpma aletini koyduğu bir kutuyu üzülerek atmak zorunda kalmıştır) bu gerçek değişmez. Bir yürüyüş gününün sonunda, omuzlar artık yük taşıyamaz hale geldiğinde yürüyüşçü sırtında taş dolu bir çanta taşıdığını sanır. Yanında götüreceği eşyalar her zamah bir kaygı ve endişe konusudur yürüyüşçü için. Gerekecek eşyaların saptanması herkese göre çok farklı bir maharet gerektirir. Y ürüyüşçü kendisini fazla ağırlaştırmama konusunda dikkatli davranır ancak şu ya da bu zamanda temel bir ihtiyaç maddesinden de yoksun kalmamak için fazla abartmamalıdır bu durumu. İyi ve kötü günlerde rahat bir yürüyüş bu düzenlemeye bağlıdır. Yiyecek, tuvalet eşyaları, yedek giysiler, uyuma gereçleri, kitaplar, not defteri, haritalar vb ince ayarlamalar gerektirir.”
Şili
- Torres del Paine Milli Parkı
Şili Patagonyası’nda yeralan Puerto Natales kasabası yakınlarında yeralan milli park oldukça geniş bir alana yayılmış durumda. Çeşitli yürüyüş rotaları olmakla birlikte gezginler tarafından 2 rota oldukça rağbet görüyor. Şekil olarak benzedikleri için W ve O olarak isimlendirilen 2 yürüyüş parkuru bulunuyor. W rotasını yürümek 3-5 gün , O rotasını yürümek ise 8-10 gün sürüyor. (W rotasını yürüyenler aynı zamanda O rotasını da yürümüş oluyorlar. ) Milli park giriş ücreti diğer parklara göre oldukça yüksek ve kamp bölgelerinde kamp yapmakta ücrete tabi. Daha önce 2 büyük yangın atlatan mili parkta kurallar oldukça sıkı. Belirli yerler dışında kamp yapmak yasak, çöpler konusunda sıkı uyarılar var.
Puerto Natales’te bulunan Base Camp isimli mekanda haftanın belirli günleri ücretsiz olarak park ve yürüyüş rotaları hakkında bilgilendirme toplantıları oluyor.
Parkta yürüdüğüm 10 gün boyunca üstümden gökkuşakları geçerken, pumalarla ayni derenin sularını paylaşıyordum. Bir ayağım toprakta bir ayağım buzullardaydı adeta. Fiziksel ve düşünsel olarak oldukça zorlandığım bu yürüyüş sonrası Şili’ye olan sevdam başladı!
Ve Rodolphe Toepffer şahane yapıtı Voyages en zigzag ’da esas olanı hatırlatıyor bize nihayet: “Yolculuğa, çanta dışında, coşku, neşe, cesaret ve keyif erzakı götürmek çok yararlıdır” (Toepffer, 1996, 9).
yalnız yürüme bir içe dalma, dünyadan el etek çekme, yanında konuşmaya zorlayan, iletişim zorunluğu getiren bir arkadaşın varlığıyla bozulabilecek bir aylaklıktır. Sessizlik yalnız yürüyüşçüyü besleyen bir fondur. Sessizlik yalnız yürüyüşçüyü besleyen bir fondur.
“kesinlikle eminim ki bir yürüyüş arkadaşı aradığım takdirde, belli bir yakınlıktan, birliktelikten vazgeçmiş olurum. Birlikte yürüyüş kesinlikle çok sıradan ve ilkel olur. Toplumun zevki doğadan uzaklaşmayı kanıtlıyor. Elveda gezerken bulduğum o derin, gizemli şey” (Thoreau, 1981,106)
Gezgin alışkanlıklardan kopar, saygısız bakışlardan uzaktır, yalnız ya da arkadaşlarıyla birlikteyken gülünç duruma düşmekten ya da terbiyesiz biri gibi tanınmaktan korkmadan bütün fantezilerini döker. Yabancı biri, gelip geçen biri, yerleşik düzende yaşayan birinin saygınlık imajı kaygısından kurtarmıştır kendisini.
Kesin olan şu ki yürüyen insan genellikle otomobil kullanan ya da trene veya uçağa binen biri gibi kibirli olmaz çünkü attığı her adımda dünyanın acımasızlığını ve yolda rastladığı insanlarla dostça uzlaşma gerekliliğini hissederek asla insan olduğunu unutmaz.
Yürümek benmerkezcilikten uzaklaştırır ve insanı kırılganlığına ve gücüne götüren sınırlar içinde dünyayı yeniler. Olağanüstü bir antropolojik etkinliktir çünkü insanda sürekli anlama, dünyanın yapısı içinde yerini bulma, başkalarıyla olan bağını sorgulama kaygısı uyandırır.
- Cordillera Yerba Loca Parkı
Santiago şehri yakınlarındaki park büyük taşlar ve kayalarla çevrilimiş adeta. 9 saatlik bir yürüyüşten sonra 20 kmyi geride bıraktığınızda La Paloma Buzulu’na ulaşıyorsunuz. Kış başlangıcında bu parkı ziyaret ederseniz, donmuş göllerin ve nehirlerin üstünde uçuşan küçücük kuşların sert rüzgara karşı nasıl uçabildiklerine şaşıracaksınız.
- La Campana Milli Parkı
Olmue şehri yakınlarındaki bu parkta zirveye doğru her adım sizi bulutlara yaklaştırıyor adeta. Parkın içindeki basit ve zorlu yürüyüş rotaları üzerinde bulunan eski kalıntıların varlığı da bu yolları zenginleştiren unsurlardan.
Yürüyüş, daha sıradan ve alışılmış ulaşım biçimlerinin kopması, bu biçimlerin empoze ettiği yolun farklılığıyla sadece kendini ve ötekini tanıma süreci değil, bilgilerin de değişmesidir, yürüyüş kaygıları da yok eder, yorgunluğun yol boyunca ağırlaştırdığı coşku ve heyecanı da uyarır. Kimi zaman, çok usta ve yetenekli zen okçusunun, kendi dışındaki bir hedefe nişan almaktan çok onunla özdeşleşmesi gibi, bir kendinden geçme haline, eylemde kendini unutmaya yaklaşır yürüme etkinliği. Yürüyüş, duyuları, rutin alıştırmalardan kurtararak, dünyaya bakışının dönüşümüne uygun kılar.
- Chungara Gölü ve Parinacota Yanardağı
Şili’nin kuzeyinde Bolivya sınırında yeralan Lauca Milli Parkı sınırları içnde yeralan Chungara Gölü ve Parinacota Yanardağı güzellikleri ile nefes keserken, ayrıca yükseklikten dolayı da soluğunuz kesiliyor . Gölün denizden yüksekliği 4530 mt. Şili ve Bolivya’yı fiziki olarak birbirinden ayıran dağ ise ise 6348 mt yükseklikte bulunuyor.
Peru
- Salkantay Dağı Yürüyüş Rotası
Bir gün karlarla kaplı heybetli dağlar arasında yürüyeyim, ertesi günde muz bahçeleri ve sıcak su termalleri arasında. Bir gün hep yokuş yukarı yürüyeyim, bir gün ise hep yokuş aşağı. 5 günde 4 mevsimi yaşayayım yolun sonu da Dünya’nin yeni 7 harikasindan biri olan İnca şehri Machu Picchu’ya çıksın diyenler için uygun rota
“Yürüyüşte düşüncelerimi canlandıran ve harekete geçiren bir şey var; hareketsiz kaldığımda neredeyse hiç düşünemiyorum; beynimin çalışması için bedenimin hareket etmesi gerekiyor. Bir kır manzarası, peş peşe gelen hoş görüntüler, temiz hava, bol gıda, yürüyüşün kazandırdığı sağlık, istediğim yerde yiyip içme zevki, kendimi bağımlı hissettiğim her şeyden, bana durumumu hatırlatan her şeyden uzaklaşma… bütün bunlar ruhumu özgürleştiriyor, bana daha cesur düşünceler aşılıyor, beni adeta varlıkların sonsuzluğuna atıyor ve bunları bir araya getirmeme, seçmeme, sıkıntısız ve korkusuzca keyfime göre sahiplenmeme olanak veriyor.” (Rousseau, 1972, 248).
Yürüyerek yolalan insan sayısı geçmişe göre azalmış olsada hala Dünya’yı yürüyerek keşfedenler var. Buna örnek olabilecek yaşanmış bir hikayeden esinlenerek çekilen bir yol filmini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yorum yapılmamış
David le Breton, alıntılar, muazzam güzellikteki coğrafyada kıskandıran fotoğraflar ve sonunda Tracks ile biten bir yazı. Hale’den dev hizmet olmuş, şaka değil 🙂
Tekrar tekrar okumak üzere sık kullanılanlara ekliyorum.
Eksik olma dostum 😉
Öyle lezzetli öyle güzel soslarla bezenmiş muhteşem bir yazı olmuş, tebrik ve hayranlikla takipteyiz 🙂
Tesekkurler 😉
resimler muhteşemmmmm, alkışlıyorum seniiiiim
Gelecek yıl planladığım Güney Amerika seyahatim için araştırma yaparken yazınıza denk geldim. Gerçekten ilham verici, yola çıkartıcı bir yazı olmuş ellerinize sağlık. Umarım 2019 yılında bende bu güzellikleri deneyimlerim 🙂 sevgiler.